Eski Avluda
Bir çiçek açtığında Bir eski avluda Diyor ki; Çalıda sarı bir çiğdemim ben Ve senin çok eski cümlen. Sen otursan, gitmemiş ki! olsan Ben sana bir eski Endülüs avlusu İstersen serin bir Portofino getirsem Ya da Yedigöllerin yedisini birden. Bir çiçek açtığında Bir eski avluda…
Bir Gün Seni Sevdiğimi Anlarsın..
Uykuların kaçar geceleri Bir türlü sabah olmayı bilmez Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında Ne çarşaf halden anlar, ne yastık Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın Onun unutamadığın hayali Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine Sevmek neymiş…
Sitem
Ben ona sıkıntılı güz günlerinde Yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim Kırmak istememiştim duygu filizlerini Büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu Rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine İncinmesin diye tek Acıyı bile ters yüz eden İncelikli bir gülümsemeyle yüzümde Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda Sıcacık bir sığınak…
Mavi İle Yeşilin Bir Arada Olduğu Marmaris
Türkiye’nin Güneybatısın da Maviyle Yeşilin Kesiştiği Nokta Marmaris Marmaris; yeşilin ege mavisi ile buluştuğu harika doğasıyla, mavi bayraklı plajlarıyla, billur gibi berrak deniziyle, muhteşem koylarıyla cennetten bir köşe gibidir. Tatil köyleri, otelleri, eğlence mekanları, restoranlarıyla Türkiye’nin en çok tercih edilen tatil merkezlerinden birisidir. M.Ö 3000’li…
Benimsin Diyemediğim/Kıyamadığım
Hey bir zaman bakıp bakıp Seyrine doyamadığım! Şimdi gurbette bırakıp Sesini duyamadığım! Evde kapanıp kaldın mı? Seyrana çıkıp güldün mü? Başkalarının oldun mu? ‘Benimsin!’ diyemediğim! Akıtıp gözüm yaşını Hatırlarım gülüşünü; Kıvırcık saçlı başını Göğsüme koyamadığım! Dik yamaçların selisin, Sen benden daha delisin, Şimdi kimlerin kulusun?…
Deli Kızın Türküsü
Sana büyük caddelerin birinde rastlasam Elimi uzatsam tutsam götürsem Gözlerine baksam gözlerine konuşmasak Anlasan Elimi uzatsam tutamasam Olanca sevgimi yalnızlığımı Düşünsem hayır düşünmesem Senin hiç haberin olmasa Senin hiç haberin olmaz ki Başlar biter kendi kendine o türkü Yağmur yağar akasyalar ıslanır Bulutlar uçuşur geceleyin…
Anlatamıyorum
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum. Orhan Veli Kanık
Denizde
Çiçek açmış ılgınların orda soyun, Burda her iz silinir, her tutku yeni, Köpüklenmiş mor aydınlığında suyun Çim, uzaklarda bir balıkçı yelkeni! Tuz kokan yamaçta yayılırken koyun Geride kalsın kumsal, devedikeni Sırtüstü gözlerin gökte yüzükoyun Derin suya bak, gör balıklı üçkeni. Ve açıl, duy çığlığını martıların…
Ah’lar Ağacı
Bir zamanlar kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım. Kaç metredir benim yokluğum? Benden daha çok var sanmıştım. Benim yokluğumdan dünyaya Bir elbise çıkar sanmıştım. Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım, İçim sıkılmasa o kadar Tek…
Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli….
Tahir’le Zühre Meselesi
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da. Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte Yani yürekte. Mesela bir barikatta dövüşerek mesela kuzey kutbunu keşfe giderken mesela denerken damarlarımda bir serumu ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil…
Eylül’dü
Dalından kopan yaprakların Sararan yanlarına yazdım adını Sahte bir gülüşten ibarettin oysa. Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu. Eylül’dü. Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız Adımlarımızın kısalığı bundandı Bundandı gözlerimin durgunluğu. Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan, Ellerin kadar ıssız, Sen kadar zamansız molalar veriyordum Ve çocuksu…
Aşk
Sevgilim sabahın erkenini seviyor, ben geceyi ve esmerliğini onun, o dorukları seviyor, korkuyor bundan ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı, ona bir yeşil gülümsüyor, ben, hayatı delice sevdiysem nasıl, diyorum, seni de öyle. O kendi boşluğunda oyalanan günlerde canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor, ben göğe…