Homeros’un İlyada destanında geçen adıyla deniz tanrısı Poseidon’un adası, Türkiye’nin en büyük adası Gökçeada’dayız.
Ülkemizin en batı ucunda olduğu için, güneşin en son battığı yer, olma ünvanına sahip, 1970 yılına kadar ki ismi ile İmroz.
Şehrin uğultusundan ve kalabalığından sıkılıp, doğayla baş başa kalıp, keçi sesleri ve kuş cıvıltıları içinde kafa dinlemek isteyenler için, ‘var mı öyle bir yer, neresi’ diyenlere işte ben varım, buradayım der gibi Gökçeada.
✔️Gökçeada’ya Ulaşım
Gökçeada’ya İstanbul’dan 5.5 saat gibi bir sürede ulaşabiliyorsunuz.
Gökçeada’ya ulaşmak için iki yolunuz var. Çanakkale Limanı’ndan ya da Gelibolu Kabatepe Limanı’ndan. Özellikle yaz aylarında Gökçeada’ya seferler daha da sık. Arabalı feribotlarla buradan adaya ulaşabilirsiniz. Arabalı feribot ile yolculuk 1 saat 15 dakika sürmektedir.
Eğer otobüsle gelecekseniz sadece iki otobüs şirketi İstanbul’dan, Gökçeada’ya direkt ulaşım sağlıyor. Onun dışında farklı yerlerden gelenler ile Çanakkale otogarına ulaştıktan sonra limanlara giden minibüs veya dolmuşları kullanabilir, oradan feribotla adaya geçebilirsiniz. Otobüs saatlerinizi, feribota göre düzenlemenizde fayda var.
Kısaca yol bilgisi verecek olursak.
•İzmir-Çanakkale arası yaklaşık 330 kilometre ve 4 saat 40 dakika sürmektedir.
•Bursa-Çanakkale arası yaklaşık 270 kilometre ve 3 buçuk saat sürmektedir.
•Balıkesir-Çanakkale arası yaklaşık 220 kilometre ve 2 saat 45 dakika sürmektedir.
•Ankara-Çanakkale arası yaklaşık 660 kilometre ve 8 saat 10 dakika sürmektedir.
Ada içinde dilediğiniz yerleri gezip görmek için arabanızın olması iyi olur, ada da minibüsler var ama her yere gidemiyorsunuz.
✔️Çanakkale’nin ilçesi, bakir doğası ile huzur veren sakinliği ile oldukça cezbeden, tatil için seçenekleriniz arasında olabilecek Gökçeada’da neler yapabiliriz.
Güne kesinlikle erken başlamakta fayda var. Adanın mis gibi havasında gündoğumunun tadını çıkarın. Malum yoğun şehir hayatı temposunda böylesi temiz ve huzur veren bir havada uyanma şansına çok da sahip değiliz.
Gökçeada Kent Müzesi; 2017 yılında açılan ve adanın sosyal geçmişi ile ilgili bilgileri bulabileceğiniz, özellikle tarih meraklıları için gezmesi keyifli bir müze. Adanın eski yaşamlarından izler bulmak, oldukça etkileyici olabilir. Gökçeada merkezde yer alan müze, adanın eski hamamın restore edilmesiyle ortaya çıkmış. Müze Cumartesi ve Pazar kapalı, hafta içi 09.00 – 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor, ayrıca 2018 yılında ‘Tarihi Kentler Birliği’ tarafından en iyi kent müzesi seçilmiş.
Tepeköy Çınaraltı; Gökçeada turları kapsamında ilk uğranan yerlerden biri Çınaraltı’dır. Tepeköy mevkiinde yer alan tarihi çınar ağacı ve hemen çevresindeki piknik alanı görülmeye değer yerlerden. 625 yaşındaki çınar ağacı herkesi büyüleyecek güzellikte. Ağacın dibinde tarihi bir çeşme bulunuyor. Jandarma Alay Komutanlığı tarafından piknik alanı olarak düzenlenen bölgede Semadirek Adası, yeşil bir vadi ve uçsuz bucaksız Ege Denizi izlenebiliyor. Burada piknik yapmak isteyenlerin oldukça hazırlıklı gelmesinde yarar var. Çünkü öyle bir manzarayı kolay kolay bırakıp gitmek istemiyorsunuz.
Gökçeada Rum köyleri; Gökçeada eski adıyla İmroz, Rum halkının yüzyıllardır yaşam sürdüğü bir ada. Gökçeada’da 1960 yılından itibaren yaşanan göçlerle günümüzde yaz-kış yaşayan Rum nüfusu oldukça düşmüş.
Bademli, Zeytinli, Tepeköy ve Dereköy kentsel sit alanı ilan edilerek koruma altına alınan Rum köyleri. Bu köylerde nüfusun çoğunluğunu Rumlar oluşturuyor. Sadece Kaleköy, koruma kapsamı altına alınmamış ve diğerlerinden farklı olarak günümüzde hiç Rum nüfusunun olmadığı tek köy burası. Köyler, yüksek tepelere ve denizden uzak bölgelere kurulmuş. Bu sebeple adada deniz kıyısında yerleşim bulunmuyor.
Sadece Kaleköy’ün aşağısında bulunan limanda az sayıda ev mevcut. Rum köylerinin konumları yüksek yerlerde olunca tabii ki manzarası da oldukça etkileyici. Köyler eskiden oldukça hareketli yaşamlara sahne olmuş olsa da, günümüzde oldukça ıssız ve evler de bakımsız durumda. Köylerde sürekli yaşayan nüfusun çoğu yaşlılardan oluşuyor, restore edilerek yazlık ev olarak kullanılan evlerine gelen yazlıkçılar ile biraz hareketlilik, canlılık yaşanıyor.
Taşlı köy yolları, kahveler, kiliseler oldukça nostalji kokan eski yapılar restore edilerek kafelere ve konaklama tesislerine dönüştürülmüş. Köy meydanlarında ki kahveler ise olmazsa olmaz gibi. Rum köylerinde ki bu manzaralar oldukça keyifli anlar yaşamanızı sağlıyor, köylerin ara sokaklarında gezerken bol bol fotoğraf çekecek güzellikler bulabiliyorsunuz.
▪️Kaleköy: Merkeze 4 km mesafede eski bir Rum köyü. Birçok otel ve pansiyon bulunan köyün limanı da var. Yunanistan’ın Semadirek adası en güzel buradan izleniyor. Tepede her yere oldukça hakimsiniz.
▪️Zeytinli: Merkeze 8 km uzaklıkta olan, yapısı hiç bozulmamış taş sokakları, eski Rum evleriyle yine merkeze yakın bir köydür. En önemli özelliği harika şaraplara ev sahipliği yapmasıdır. Sakızlı muhallebisiyle de meşhurdur.
Adanın merkezinden kalkan minübüslerle Rum köylerine ulaşmak pek de kolay olmuyor açıkçası, kendi aracınızla ya da taksi kiralayarak gezebilirseniz bir çok detayı da yakalama şansını bulabilirsiniz.
Gökçeada Tuz Gölü; Kefaloz plajının ortasında yer alan Tuz Gölü, her iki taraftan rüzgarın yığdığı kum seddinin ortasında oluşmuş. Gölün derinliği ortalama 1 mt., genişliği 1 km. göle boşalan bir dere yok, tamamen deniz suyu ve yağmurlarla oluşmuş. Yazın buharlaşan gölün üstü beyaz tuz tabakasıyla kaplanıyor. Ada halkının ve kuşların tuz ihtiyacını gideriyor bu tuz. Üstelik yazın ortasında sanki kar yağmış gibi bir görüntü veriyor. Çok sayıda su kuşu türüne ev sahipliği yapan gölde, flamingo, angıt, suna, ördek türleri, kum kuşu türleri, martı türleri gibi 80 kuş türü tespit edilmiş.
Gölden çıkan siyah çamur bazı hastalıklara iyi geldiği düşünülerek turistler tarafından vücuda sürülüyor. Yapılan analizlerde, içerisinde bol miktarda kükürde rastlanmış olup çamur kürü tedavisi yapıldığında, romatizma, sedef, kireçlenme gibi hastalıklara iyi geldiği görülmüş. Sonbaharda yağmurlarla birlikte su dolmaya başlayan göle flamingolar geliyor, bu görsel şölen ise fotoğrafçılar için oldukça dikkat çekici olabiliyor. Ayrıca windsurf ve kitesurf’e yeni başlayanlar için ilkbahar aylarında Tuz Gölü ideal bir pratik yapma yeri olabiliyor.
Marmaros Şelalesi; Tam bir doğa harikası olan Marmaros Şelalesi özellikle trekking bakımından yoğun ilgi görüyor. Dünyanın en zengin tatlı su kaynaklarına sahip olan şelaleye giderken Uğurlu Köyü’nden Dereköy’e gitmeniz gerekiyor. Köyün çıkışında sizi yemyeşil bir alan içinde bir vadi karşılıyor.
Yarım saatlik yürüyüşün ardından Marmaros’u göreceksiniz. Şelalenin suları yazın azalma gösterdiği için ve yazın yangın olayları olma ihtimalinden dolayı ziyarete kapalı olabiliyor, şelaleyi görebilmek için ilkbahar ayları daha bir uygun gibi.
Gökçeada Sualtı Milli Parkı; Türkiye’nin ilk ve tek sualtı parkı olma ünvanına sahip. Bu bölge içerisinde su altı mağara girişleri de olan ve Akdeniz Foku dahil pek çok deniz canlısı için habitat olma özelliği taşıyan bir bölge. Kirlenmemiş ve bozulmamış doğasıyla Gökçeada bir deniz müzesi gibi.
Akdeniz ve Karadeniz arasındaki deniz canlılarının geçiş yolu üzerinde olduğu için ada civarında zengin balık yatakları bulunuyor. Birçok deniz canlısı bu bölgede üreme ve yumurtlama dönemlerini geçiriyor. Bölge doğal park ilan edildikten sonra balık türlerinde çoğalma ve daha önce görülmeyen türlerin görülmeye başlandığı gözlemlenmiş.
Gökçeada Plajları
Gökçeada da denize girilebilecek birçok koy bulunuyor.
▪️Gökçeada Aydıncık koyu ve plajı; İncecik kuma ve dalgasız denize sahip olarak merkeze sadece 9 kilometrelik mesafededir.
Yerli ve yabancı turistler burada kamp kurarlar.
Aydıncık (Kefaloz) Plajı Gökçeada’nın günübirlik tesisi olan tek plajı olması ve akvaryum gibi denizi ile en çok tercih edilen koydur. Sörf tutkunu yerli yabancı bir çok sporcu, sörf yapmak için bu plaja akın etmektedir. Özellikle son yıllarda rüzgar sörfü (windsurf) için keşfedilmiş ve daha sakin olmasından dolayı sörfçülerin buraya gelmelerine sebep olmuştur. Plaj boyunca yeme-içme gibi ihtiyaçlarınızı gidereceğiniz büyük, küçük işletmeler de mevcuttur.
▪️Gökçeada’nın ufak bir koyu olan Laz Koyu; adanın güneyinde bulunmaktadır. Sahili kumluk plaj olan koyda çok fazla rüzgar olmadığından deniz genelde sakindir, bir tesis bulunan plajda güneşlenip, yüzebilir. Kumun ve güneşin tadını çıkarabilirsiniz..
▪️Gökçeada Yuvalı Koyu; Adalet, sağlık ve milli eğitim bakanlıklarının tesislerinin bulunduğu koydur. Bölgede bulunan bakanlıkların tesislerine bu kurumlarda çalışanların dışında tesislerin kapasitesine göre dışarıdan da misafir kabul edilmektedir.
Yuvalı Koyu plajlarında şemsiye ve şezlong bulunuyor. Buraya gelenler tesislerin büfe, kafe ve restoranlarından da faydalanabilirler.
▪️Gökçeada Gizli Liman; Merkeze yaklaşık 25 km. mesafede bulunmaktadır. Adanın batı ucunda gidebileceğiniz son noktada konumlanmış olan Gizli Liman güneşin en son battığı noktadır, aynı zamanda en uzun gündüzün geçirileceği koydur. Gizli Liman Koyu incecik, altın sarısı kumu ve uzun sahiliyle gün boyunca keyifli zaman geçirebileceğiniz en sakin koy olma özelliğine sahiptir. Bu koya gelirken yanınızda mutlaka palet ve deniz gözlüğü getirin ve denizaltını da keşfetmeyi ihmal etmeyin. Bu koy aynı zamanda kamp yapmaya da elverişlidir. Bu sebeple eğer kamp yapmayı seviyorsanız Gizli limana gelirken kamp ekipmanlarınızı yanınızda mutlaka getirin.
▪️Yıldızkoy: Merkezle Kaleköy arasında, kumun olmadığı sadece doğal taşlardan oluşan bir koydur. En büyük özelliği avlanma yasağı olan doğal deniz florası ile koruma altında olan bir bölgedir. Dalış yaparak deniz altındaki muhteşem güzelliği görebilirsiniz.
✔️Gökçeada da Konaklama
Ada merkezinden çok uzaklaşmadan konaklama yapmak istiyorsanız, nostaljik işletmelere sahip Kaleköy’ü tercih edebilirsiniz. Eski ismi Kastro olan Kaleköy, sit alanı ilan edildiği için sadece taş binaları görüp hayran kalmanız kaçınılmaz. Burada pek çok pansiyon ya da otel bulmanız mümkün.
Konaklama için bol badem ağaçlarına sahip olan Bademli’nin manzarası bir başka güzel. Yüksek bir tepe üzerindeki Bademli’ye niye “adanın balkonu” dediklerini manzarayı görünce anlıyorsunuz.. Ve adanın koruma altına alınmış köylerinden biri olduğu için yine muhteşem bir görsellik sizi bekliyor. Kafeleri, 150 kadar yerleşik evi yanında bir kaç restoran ve bal çiftliği de bulunan Bademli’de, otantik bir konaklama yapabilirsiniz.
Tatilinizi geçirirken illa deniz kenarında bir konaklama istiyorsanız Kuzulimanı, Aydıncık ve Yuvalı gibi bölgelerdeki otellere bakabilirsiniz.
Eğer kamp konaklama yapmak isterseniz Gökçeada’nın en özel koylarından biri olan Yıldızkoy, doğal ortamda, denize sıfır konaklamak isteyenler için harika bir seçim. Yıldızkoy Camping, Mayıs başında açılan Ekim sonuna kadar açık olan bir tesis. Kamping alanında çadır veriliyor, ama isteyen kendi çadırını da kurabiliyor.
✔️Gökçeada da Ne Yenir Diye Bi Bakalım
Gökçeada, restoran-kafe kültürünün çok geliştiği bir yer olmamakla birlikte, restoranların az olması otellerin de restoran hizmeti vermesine sebep olmuş. Büyük ya da küçük otellerin hemen hemen hepsi dışarıya da açık restoran hizmeti sunuyor.
Çoğu aile işletmesi olan Gökçeada restoranlarının en önemli özelliği, mutfaklarında çoğunlukla kendi ürettikleri zeytinyağı, kırmızı et, süt ürünleri, meyve-sebzeleri kullanmaları.
Gökçeada’nın bozulmamış doğası elbette yemeklerinin lezzetine de yansıyor. Özellikle ada etiyle hazırlanan yemeklerin tadına doyum olmuyor. Buharda oğlak, tandırda oğlak mutlaka tatmanız gereken yemeklerden.
Gökçeada’da gece hayatı oldukça sakin geçiyor. Adada gece kulubü tarzında bir mekan bulunmuyor. Akşamları genelde restoranlarda ve Kaleköy Limanı’ndaki bar ve çay bahçelerinde vakit geçiriliyor.
Son yıllarda turizmde görülen canlanma, köylerdeki kafe ve restoran sayısının artmasına sebep olmuş ve bu mekanlar otantik ortamları ve eşsiz manzaralarıyla oldukça keyifli anlar yaşatıyor.
Köylerdeki restoran ve kafelerin çoğu sadece yaz sezonunda açık oluyor. Rum köylerinde, meydanda mutlaka bir kahve açık oluyor. Rum kahvelerinde sıcak içecek olarak sadece kahve bulunuyor. Gökçeada’nın adıyla özdeşleşmiş dibek kahvesinin tadına mutlaka bakmalı, otantik kahve mekanlarında minik molalar vermelisiniz. Buralarda frappe, dondurma ve sakızlı muhallebi mutlak denemeniz gereken tatlardan. Bademli ve Kaleköy’de ki restoranların özelikle gün batımında muhteşem manzaraları oluyor. Tepeköy’de de genelde akşam yemekleri için uğrayabileceğiniz tavernalar bulunuyor, bazılarında canlı müzik de olabiliyor.
Zeytinliköy’de; Mina Cafe Teodoroi, Kaleköy’de; Mustafa’nın Kayfesi, Kayıkçı, Ada merkezinde; Şahika Kahvaltı Evi, Lost İmroz, Tepeköy yolu üzerinde ki; Soykan Çiftliği, Bademli köyünde; Gökçeada Uysallar Restoran, Tepeköy’de; Yanık Kaşık, Dereköy’de; Kalyopi’nin Evi, keyifli vakit geçirip değişik lezzetler tadabileceğiniz mekanlardan bazıları.
Pazar günleri ada merkezinde kurulan pazardan köylülerin ürettikleri salça, pekmez, salamura zeytin, keçi peyniri, bal, tarhana gibi ürünlerden alabilirsiniz.
Meydandaki pastaneden, efibadem kurabiyesi ve karadut dondurması yemeyi de unutmayın.
Geldik bir gezi durağımızın daha sonuna, doğal güzellikler içinde gezmek, yeni koylar keşfetmek, berrak denizinde bolca yüzmek için 2011 yılı Haziran ayında almış olduğu Cittaslow ünvanı ile dünyanın ilk ve tek sakin adası Gökçeada sizi bekliyor.
Sağlıkla ve Ege Fısıltıları ile kalın, sevgiler..
Diğer bir ada tatili için Bozcaada yazıma lütfen tıklayınız.