Bir zamanlar kendimi

Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.

Kaç metredir benim yokluğum?

Benden daha çok var sanmıştım.

Benim yokluğumdan dünyaya

Bir elbise çıkar sanmıştım.

Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan

Sonunda ben de alıştım.

Ah…dedim sonra,

Ah!

Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım,

İçim sıkılmasa o kadar

Tek bir satır bile okumazdım.

Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı

Bir derdi var derdim.

Derdimi demeyi ben taş bebeğimden öğrendim.

Ninni derdim, ninni bebeğim!

Cam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini.

Plastik göz kapaklarının ardında,

Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin,

Gözyaşları da.

Ağladıkça tükürüğümden sürerdim göz altlarına

Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı,

Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa.

İnsan çıtır ekmeği ısırdığında,

Kırıklar dolar kucağına,

İşte orası umudun tarlasıdır.

Ve orada başaklar ağırlaştığında,

Sayısız ah dökülür toprağa.

İç ses, diye söylendim

Ve ah dedim sonra,

Böyle ah demeyi beli bükük bir

ahlat ağacından öğrendim.

Didem Madak