Bazen yollara düşmek için sebep arar insan duyduğu gördüğü tattığı her şeye farklı anlamlar katar… Olur ya
rüzgar Ege’dir mesela,
mavi denizdir,
yeşil ise zeytin..
kalabalık huzurun can düşmanı,
huzursa tatilin en yakın arkadaşı…
Tatil denince herkesin aklına ilk gelen yerlerden biri de tabi ki Ayvalıktır..
AYVALIK
Renkli sokaklarında kaybolacağınız, tertemiz kumsalıyla aşık olacağınız, tatilinizi kültürel bir geziye çevireceğiniz, lezzeti damaklarınızda kalacak Egenin nadide güzel yerlerinden biri Balıkesir’in Ayvalık ilçesindeyiz. Evet burası bir Marmara bölgesi yalnız adaları ve kıyısı Egeye kaldığı için Ege de diyorum… Ege denizinin masmavi suları üzerine serpilmiş gibi duran adaları, uçsuz bucaksız zeytinlikleri, çiçek bahçesi içindeki tarihi evleri ve binlerce yıllık yapılarıyla Batı Anadolu’nun en gözde mekanlarından biri olan Ayvalık kalplerinin de ege de kalmasının sebeplerinden biri. Geçmişi oldukça eskiye dayanan Ayvalık Fatih Sultan Mehmet’in Middilli’ yi alıp adayı korsanlardan temizlemesiyle adalarda yaşayan Rumlarada kucak açar. Uzun zaman bu coğrafyada yaşayan Rumlar mübadeleyle birlikte ülkelerine geri dönerler. Onlardan kalan kültürel miras ise Ayvalık sokaklarında, evlerinde, tarihi yapılarında hala yaşamaya devam ediyor
Doğal güzellikleri yanında tarihi evleriyle de dikkat çeken Ayvalık Arnavut kaldırımlı sokakları, her köşe başında insanı şaşırtan renkli küçük dükkanları ile oldukça keyifli bir yer… Rumlardan kalan eski evlerin zenginliğini ve güzelliğini keşfetmek için ise labirent benzeri dar sokaklarına dalmak yetiyor. Yapı malzemesi sarımsak taşı olan 100 150 yıllık geçmişiyle Ayvalık evleriyle anıtlar kurulu tarafından koruma altına alınmış… Büyük bölümü tescillenmiş olan yapılar pembe renkli sarımsak taşı ve ahşabın güzel uyumun anlamını taşıyor. İki ya da üç kattan oluşan evlerin bulunduğu sokaklar hem benzersiz mimari özelliğiyle hem de sıcak kanlı insanlarıyla gösterişsiz ama samimi bir ortam sunuyor.
CUNDA ADASI
Ara sokaklarında kaybolacağınız doğal güzellikleri ile dikkatleri üzerine çeken Ayvalığın irili ufaklı yaklaşık 22 adası bulunuyor. Adaların en büyüğü olan Alibey adası dışında herhangi bir yerleşim bulunmuyor. Bu adalar 1995 yılında milli park olarak ilan edilince adalar korunmaya alınmış ve yerleşim yasaklanmış. Türkiye’nin Ege denizindeki en büyük 4. Adası olan Alibey Adası eski adasıyla Cunda Adası olarak tanınıyor. Girit ve Midilli Adalarından 1924 nüfus mübadelesiyle göçenlerin ağırlıklı olarak yaşadığı Alibey adasını bu isim Kurtuluş Savaşı’nda mücadeleye başlayan ilk birliği kumandanı yarbay Ali Çetinkaya’ ya ithafen verilmiş. Yıllar önce bir ada olan Cundaya ulaşım eskiden küçük sandallarla yapılırmış. 1964 yılında köprüsüyle karadan da ulaşımın sağlandığı adaya özellikle yaz sezonunda binlerce insan akın ediyor. Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü olma özelliğine sahip…
Küçük bir balıkçıl köyü olan Cunda Adası yörede yetişen kokulu çiçekleri ve rüzgarları yüzünden Rumlar tarafından Mosomisi yani Hoşkokulu Ada olarak anılıyormuş. Küçük ama keyifli sahili ise şirin sandalları restaurant ve cafeteryaları ile adanın kalbini oluşturuyor adeta… Balık sezonun açılacağı zamanı bekleyen sandalları ve tekneleri sahil boyunca sıralanıyor. Adanın en eski ve en önemli geçim kaynaklarından olan balıkçılık adanın vazgeçilmezi olmuş.
Adanın asıl güzelliği ise sokakları arasında dolaşırken ortaya çıkıyor. Her köşe başında belirilen ve kapı önüne atılmış gibi duran salaş sevimli masaları ve sandalyeleriyle rengarenk çiçekleri ve objelerle insanı adeta masal evindeymiş gibi hissettiriyor. Cunda Adasının evlerinin ortak noktaları ise benzer mimari özelliklerine sahip olmaları Rum evlerinin çoğu yapı malzemesi olarak kullandığı sarımsak taşı olmasıdır. Tatil için en çok seçilen yer Cunda Adası olunca fotoğraf karelerini durmadan paylaşası geliyor insanın. Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla, rengarenk çiçeklerle süslü evler arasında gezerken küçük ince detaylarında ne kadar büyük etkisi olduğunu görüyoruz ayrıca duvara asılmış küçük tabelalar, merakla sizlere bakan minik arkadaşların ne kadar güzellik kattığını göreceksiniz.
TAKSİYARHİS KİLİSESİ / RAHMİ KOÇ MÜZESİ
Cunda adası sadece evleri ile değil sokaklarının arasındaki tarihi yapılarıyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Tüm ihtişamıyla adanın her yerinden görünen Taksiyariski Kilisesi zamanında pek çok vaftis törenini, düğün ve cenaze törenlerini tanıklık etmiş… Kilise; Alibey Adası Rum Ortodoks tarafından 1873 yılında Taksiyarise ise yani Koruyucu baş melekler Cebrail ve Mikail itafen yapılmış… Zaman içinde çok fazla depremlere maruz kalarak 2014 yılında restore edilerek Rahmi Koç müzesi haline getirilmiş.. Binanın hemen girişinde eski el yapımı olan zeytin yağı yapında kullanılan büyük ahşap mesh bulunuyor. İçerisindeki koleksiyon ise birbirinden farklı dönemlere ait eserler bulunuyor. Bir zamanlar en gözde araçlarından olan faytonlar, otomobiller, gemilerin maketleri, motosikletler ve tren modellerinden tutun bebek arabalarına eski objeler görebilirsiniz. Müzeye giriş ise öğrencilere ve müzekartı olanlara 3 TL. tam 7 TL. öğretmenlere ise ücretsiz.
ÇINARLI CAMİİ / AYAYORGİ KİLİSESİ
Sokaklar arasında giderken karşınızda sadece eski evler değil birbirinden değerli yapılarda çıkacak. Bunlardan biri olan Çınarlı Camii yani Ayayorgi Kilisesi 19 yyın ikinci yarısında Ayvalıkta oturan Rumlar tarafınca yapılmış Cumhuriyetin ilanından sonra camiye çevirilen Ayayorgi Kilisesi Ayvalıkta bulunan tarihi yapılar arasındaki en görkemli ve en göz alıcı mimariye sahip ikiz pencereler, zarif sütunlar, sarımsak taşından yapılmış olan dış cephe oldukça etkili bir görselliğe sahip Arog mimari izleri taşıyan yapı ise görenleri hayranlık bırakacak nitelikte..
SAATLİ CAMİİ / AGİOS YANNİS KİLİSESİ
Mübadeleden sonra Rumlardan kalan bir diğer yapı olan Saatli Camii yani Ayayani Kilisesi ise çan kulesi üzerinde saatle dikkatleri çekiyor. 1850 yılından sonra yapıldığı belirtilen kilise 1924 te camii olarak kullanılmaya başlanmış. Üst kısmına ilave edilen saatten dolayı halk arasında Saatli Camii olarak biliniyor. Saatli Camii mimari estetiği ve güzelliği ile ziyaretçileri mest ediyor.
AYAZMA KİLİSESİ
Ayazma Kilisesinin bir diğer adı ise Faneromeni Kilisesi olarak geçiyor. Yani adını Kutsal Su kelimesinden alıyor. Efsaneye göre küçük bir kız her gece rüyasında Meryem Anayı görür. Ve bu gördüğü rüyada Meryem Ana küçük kıza bir işaret gösterir gösterdiği yerde suyu işaret ettiğini gören küçük kız rüyasını anlatır ve küçük kızın rüyasında gördüğü yere gelinir ve yapılan kazı sonrasında su fışkırmaya başlar. Bu nedenledir ki buraya bir kilise yapılır ve adını da Ayazma Kilisesi adı verilir. Şimdilerde ise müze haline getirilen kilise kamulaştırılıp halka açılmıştır.
ŞEYTAN SOFRASI
Şeytanın ayak izi olarak rivayet edilen bir yer olduğunu biliniyor. Kafesle kaplı bir çukur var içine de bozuk madeni paralar atılıyor. Nedenini bilmiyorum ama efsanesini biliyorum. Efsaneye göre Rumların döneminde yaşayan birisi varmış insanların sevmediği aşağıda kıtlık baş gösterince diyorlar ki bu adam yüzünden oldu öldürelim demişler. Adamın kulağına gidince de ben bunlar gelmeden bir ziyafet vereyim nasıl olsa açlar onlar yemek yerken de ben de kaçarım diye akla bak gerçekten de öyle olmuş herkes masayı ziyafeti görünce unutuyorlar adamı herkes yemek yerken adam kaçıp gidiyo tabi adı da buradan kalmış işte… Manzarası ise bütün Ayvalık Cunda ayaklarınızın altında yani gelmenize değecek bir yer. Bu arada girişte otopark ücretli olup 10 TL. otopark ücreti var.
SEVİM VE NECDET KENT KİTAPLIĞI
Cunda adasıyla özdeşleşen Egenin rüzgarına kucak açan yel değirmenlerini de görebilirsiniz. 1453 yılında İstanbul’un fethi sırasında inşa edilen bir kilise olup, 2007 yılında Rahmi Koç Vakfı tarafından restore ediliyor. Necdet Kent kim derseniz kendisi Türkiye Cumhuriyetinin önemli büyük elçilerinden biri olup Nazi soykırım sırasında Musevilerin kaçmasını yardım ettiği için Türkiye Cumhuriyeti tarafından üstün hizmet ödülü veriliyor. Eskidende kütüphane olarak kullanılan kilise ilerleyen yaşı nedeniyle göz sağılığı bozulan Necdet Kent “ göremediğime değil okuyamadığıma üzülüyorum” diyen emekli büyük elçiye oğlu tarafından babasının kitaplarını bu kütüphaneye bağışlamış. Aşıklar tepesi olarak bilinen ve Cunda adasının en güzel yerinde bulunan kütüphanenin terası muhteşem manzarasıyla sizi bekliyor.
KÜÇÜK KÖY / YENİÇAROHORİ
Cunda adasından yarım saat süren eski ve küçük Rum evleri olduğu için adınıda buradan alan küçük köy eski adı ise yeniçerihori olarakta adlandırılıyormuş. Fatih Sultan Mehmet Midilli seferine çıktığı zaman yeni çerileri buraya yerleştirdiği için adını buradan almış… Ayrıca yörede gelir gelmez ilk dikkatinizi çekecek olan şey ise çok fazla Bosnak mantısı, Pita olarak yer alan birbirinden şirin restaurantlar görebilirsiniz…
MUTLU KÖY
Cunda Adasından yaklaşık 20 dakika kadar süren bu şirin köye gelirken sizleri zeytin ağaçları eşlik ediyor. Aslında köyde çok fazla bir alternatif bulunmuyor ama içerisinde bir tane tesis var. Eğer adadan kaçıp biraz sakinlik istiyorsanız burası tam size göre diyebilirim. Serpme kahvaltısıyla, oyuncak parkıyla,yeşil doğasıyla , küçük hayvanat bahçesiyle de çocuklu aileler için çok güzel ideal bir tatil yeri derim. Zaten diğer adı da Mutlu köy Nostalji Tatil köyü olarakta geçiyor.
Ne yenilir Ne içilir?
Geldik benim de en en sevdiğim o pastane muhallebilerine, zeytin yağlı yemeklerine, sakızlı kahvelerine, tatlılarına mis mis… Anlatırken bile canım çekti açıkcası Şimdi size bahsedeceğim ilk yemek tabi ki de meşhur mu meşhur Ayvalık tostu olacaktır. Yüzde yüz dana sucuğundan yapılan tulum peyniriyle yemeden dönmeyin derim. Üzerine şöyle Macoronun bademli muhallebisi yanında da reyhan şerbetine oh miss.. Taş kahvenin tadını tadanda bir daha içmek isteyeceğinde de eminim ayrıca.. Cunda Adasında ise sizleri güzel bir deniz ürünleri bekliyor. Kabak çiçeği dolmasından tutunda, Girit kabağı mı dersiniz, enginar mı dersiniz, Saganaki peynir kızartmasından, papaline, karides mantısına, levrek simitine kadar her şeyiyle lezzet gurmesi adeta.. Mevkide çok fazla denizcilik ve zeytinle uğraşan çok olunca haliyle tadından da yenilmiyor yemeklerin… Ayrıca çok meşhur olan bi yer daha şeytanın kahvesini de içmeden dönmeyin derim…
Nerede Kalınır…
Ayvalıkta şirin mi şirin çok güzel eski taş evlerini işletmelere çeviren oteller mevcutken 2 yıldızlı otellerde mevcut tabi… Benim favorim olan Kiraz Çiçeği Oteli güler yüzüyle, temizliğiyle, çok güzel renk kombinasyonuyla tasarlanmış bu otele bi bakın isterim.
Huzurla, aşkla, sevgiyle, ege fısıltılarıyla kalın hoşçakalın..
Sezen..
Ayvalık ruhumun dinlencesi desem?️