Hayat planlandığı gibi değil, geldiği gibi yaşanır.
Pazarlamada beklentiler satın alınır, sonuçlar satılırdı. Virüsten dolayı yaşadığımız kaos ortamında somut sonuçları görmeden satın almaya ikna olmuyoruz. Hayat esaslı bir tehditle aniden gelip tokatı yüzümüze çarptı. Dünya alarm verdi, zemin kayganlaştı; yansımalar, yanılsamalar aynı düzlemde birbirine karıştı. Piyasalar göçtü, egolar sıfırlandı, kimlikler cılızlaştı. Kapitalizm, küreselleşme gibi zenginlere ait kelimelerin içi boşaldı. Ekonomik sınıfların bir anlamı kalmadı. Devletler çaresiz kaldı. Yönetimlerin gücü buharlaştı. Sistem külliyen dibe çöktü. Şimdi hepimiz eşitiz.
Rutin alışkanlıklarımızı bıraktık. Korkularımız eşit. Sınırlarımız eşit. Birbirimize mesafelerimiz arttıkça kimliğimiz en rafine haliyle dört duvar arasında kalakaldı. İşte şimdi kendimize dönme vakti. İçsel yolculuğumuza koyulma, kendini tartma zamanı. “Dünyayı gezerken de, evinin penceresinden izlerken de gördüklerin aynıydı. Dış yolculuğun, iç yolculuğunun yorgunluğuyla aynı.” Tüm tünellerin çıkışı olduğunu biliyorsun. O zaman içeriye yürümeye devam et.
Ertelediklerimiz, zaman aşımına uğradı. Hayat geç kalanları affetmedi. Vazgeçmeyi öğretti. Gerçekten istiyor olsaydık yaşamaz mıydık o an gönlümüzden geçenleri? Hırs, şans, şanssızlık, ne derseniz deyin, şu an hiçbir önemi kalmadı, kaçırılan fırsatların tekrarlanması umudu bir gün gelip yeniden kapımızı çalar mı, onu da bilmiyoruz. İnsanın olduğu yerde belirsizlik hep vardı. Yaşanan yaşandı, yarım kalanlar tamamlanmaya evrilmeden uzay boşluğuna havalanarak etkisini kaybetti.
Şımarıklığımız, doyumsuzluğumuz, hoşnutsuzluğumuz, tatminsizliğimizden yükselen içi boş sıkılgan çığlıklarımız sustu. Gerçekte kimsek onunla tanıştık. “Dünyanın gösterişli halleri, yapmacık çıkarcı insanları çekmiyor artık dikkatimi, bana bir parça samimi, yüreği güzel insan lazım” derken kendi halindeliğinden söz etmiş sanki Maksim Gorki.
Aynayı yüzümüze çevirebildiğimiz şu kıymetli günlerde içimize bakalım, yüreğimiz güzel mi gerçekten? Başkalarının duygularına dokunabilmiş miyiz? İlham verebilmiş miyiz kalplerine? Kendimizle kaldığımızda mutlu muyuz? Kendimize yetebiliyor muyuz? Kendimize samimi olabiliyor muyuz önce burayı sorgulayalım. Yalnızlığın, tek başınalıktan farkını anlayabildik mi? Çaresizce terk edilmiş küçük bir çocuk gibi mi hissediyoruz yoksa tek başına koyduğumuz kanunların krallığını mı yaşıyoruz küçük odalarımızda? Bunun cevabını verebildiğiniz eksendesiniz. Hiçbir şeyin sizi eksenden ittirip kaydırmasına izin vermeyin. Merkezde siz varsınız. O merkez sizin özbenliğiniz. Yalnızlığınız da sahipsiz değil.
İnsanların sizinle menfaati bittiğinde gerçek yüzlerini görürsünüz. Gerçeklik söz aldığında tüm yalanlar susar. Duru sevgi ve bütünlük gibi kavramlar, ilişkilerde gerçekten gönülden birleşen bağlılık varsa, tam da bu günlerde açığa çıkar. Saflığa ulaşmak için güzel fırsat. Sadelik ve temizlik filtrelerinde arınmış ruhunuzla yolunuzda ilerleyin, kendinizle ve yakınlarınızla bu karanlık dönemde tekrar tanışacaksınız. İzolasyonu sadece hijyen için değil, dışarıdaki tüm çıkar ilişkilerinden, kötülüklerden korunmak için de uygulayın.
Hayat fırsatları değerlendirmek ve kendinize ait olan güzelliklere yaklaşmak için zaman tanıyor, bu defa kaçırmayın..